Baş-boyun bölgesi kanserleri, birçok organın kanserine verilen genel bir isimdir. Görülme sıklığı giderek artan bu kanserler, oral kavite (dil, dudak, diş eti, yanak, damak), orofarinks (dil kökü, ağız tabanı, bademcik), larinks (gırtlak), nazofarinks (geniz) ve hipofarinks (yutak) bölgelerinde ortaya çıkıyor. Genellikle en bilinen nedeni tütün mamulleri kullanımı…
Baş-boyun kanserleri pek çok organı etki alanına alıyor ve özellikle yüz bölgesinde estetik kaygıları da beraberinde getiriyor. Ancak günümüzde multidisipliner yaklaşımlar ve modern tedaviler sayesinde bu kanserlerde iyi sonuçlar alınıyor.
En yaygın olarak gırtlak kanseri görülüyor
Rakamlara göre erkeklerde daha fazla görülen baş-boyun kanserleri arasında en yaygın olan kanser gırtlak kanseridir. Bu bölge kanseri en sık görülen ilk 10 kanser arasında 9. sırada. Gelişmiş batı ülkelerinde ise daha çok ağız içi kanserleriyle karşılaşmak mümkün. Baş-boyun kanserlerini dört ana grupta toplarsak şöyle sıralayabiliriz: Ağızdan başlayıp boğaza kadar olan geniz kanserleri, burun deliğinden sinüslere doğru olan kanserler, ses tellerinin olduğu kanserler ve larenks dediğimiz bu bölgenin altındaki kısımda ortaya çıkan kanserler.
Tedavi, hücre tipine ve kanserin genetik özelliğine göre planlanıyor
Baş-boyun kanserlerinin tedavisinde hücre tipine ya da daha yeni olarak kanserin moleküler genetik özelliklerine göre tedaviler belirleniyor. Hastalığın multidisipliner tedavisinde kulak burun boğaz muayenesi yapıldıktan sonra buna ek olarak ayrıca endoskopik değerlendirmeler de yapılarak şüpheli alanlar inceleniyor. Bu aşamada gerekli biyopsilerin yapılmasıyla tanı aşaması tamamlanıyor. Tedavide; cerrahi işlemler, kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri kullanılıyor.
En son 2016 yılı kanser istatistiklerinin paylaşıldığı Sağlık Bakanlığı sitesinde erkeklerde akciğer kanseri 100.000’de 60’a yakınken, ikinci sırada prostat kanseri 35, üçüncü sırada kolon kanseri 25 ve idrar kesesi 21 sıklığında görülüyor. Onları da 14 ile mide kanseri takip ediyor. Kadınlarda ise meme kanseri 46’ya yakınken, onu 23 ile tiroid kanseri, 14 ile kalın bağırsak, 10 ile rahim ve akciğer kanseri takip ediyor.
İmmünoterapi radyoterapi ile kombine bir şekilde uygulanabiliyor
2013 yılında insan genom projesinin tamamlanmasıyla kanser genom çalışmaları da hız kazandı. Kanserin çoğalma yollarını saptayan moleküler genetik tetkikler sayesinde ise günümüzde akıllı ilaç ve immünoterapi tedavileriyle tümör hücrelerinin çoğalma yolunu bloke ederek kanser tedavisinde sıklıkla iyi sonuçlar alınıyor.
Bir diğer önemli gelişme ise baş-boyun bölgesi kanserlerinin tedavisinde immünoterapinin radyoterapi ile kombine uygulanması. Bu uygulamanın erken dönem araştırmalarında sonuçlar başarılı ve ileri düzey çalışmalar da devam ediyor.
İmmünoterapinin kemoterapiye kıyasla yan etkileri daha az görülüyor ve pek çok hastada etkili olduğu müddetçe tedavi devam ettirilebiliyor. İmmünoterapi, bu yönden de sınırlı bir süre uygulanabilen kemoterapi tedavilerinden ayrılıyor.