Çok uzak değil, 2000 yılında Amerika’da yapılan yıllık ASCO toplantısında Akciğer kanserinde sıklıkla kullanılan 4 ayrı kemoterapi rejimi karşılaştırılmış, hastaların bu tedavilere ortalama yüzde 20 oranında cevap verdiği ve yine ortalama sağ kalımın 8 ay civarında olduğu rapor edilmişti. O günden bu yana, özellikle 2013 yılından başlayarak akciğer kanserindeki ölüm oranlarında yıllık yüzde 3 ila 6 azalma oldu.
Akciğer kanseri sık rastlanan bir kanser olduğu için de son 30 yılda kanserden ölüm oranlarında görülen yaklaşık yüzde 30 oranındaki azalmada, akciğer kanseri tedavilerindeki etkinliğin de önemli bir katkısı oldu. Yalnızca 2020 yılında metastatik (sıçrama yapmış) akciğer kanserinde 9 yeni endikasyonda (durumda) tedavi onaylandı. Bunların 4 tanesi tamamen yeni ilaçlardan oluşmaktaydı. Bu yeni tedavilerde cevap oranları yüzde 50 ile 85 arasında değişiyor ve ortalama hastalıksız sağ kalım da 10 ila 25 aylar arasına çıktı. Bu hastalar arasında spesifik bir mutasyon olan ALK pozitif olan hastalarda ortalama sağ kalım 5 yılın üzerinde gözlendi. Yine bu sene, rutinde kalın barsak kanserinde bakılan, KRAS mutasyonu pozitif olan akciğer kanseri hastalarında buna yönelik ilaçlarla görülen cevap oranları yüzde 32 ve rutinde meme kanseri hastalarında bakılan, HER 2 mutasyonu pozitif olan akciğer kanseri hastalarında yapılan bir erken çalışmada, buna yönelik ilaçlarla görülen cevap oranlarının yüzde 60 düzeyinde olduğu gösterildi. Yakında akciğer kanseri hastalarında 10’un üzerinde hedefi kontrol edip, hedefe yönelik tedavi ilaçlarını verme imkânımız olacak gibi görünüyor.
Başka bir ümit vadeden tedavi iyileşmesi de immun checkpoint inhibitörleri tedavileri. Burada 5 tane ilacımız var ve bu ilaçlarla PD-L1 mutasyonu yüksek olan hastaların 5 yıllık sağ kalımları metastatik seviyede dahi yüzde 32 seviyesinde oluyor. Bu PD-L1 ekspresyonu (varlığı) akciğer kanseri hastalarının yaklaşık yüzde 30’unda görülmekte.
Ayrıca bu yıldan başlayarak 2’li hedefe yönelik tedavilerinin akciğer kanseri hastalarında da onaylanması gerçekleşti. Bu grup ilaçların beraber kullanılmasında tek başına kullanmaya nazaran daha da iyi sonuçlar alınabildiği gösterildi.
Bu tedavilerin erken evrede, yani kanseri cerrahi olarak şifahen çıkarılmış hastalarda koruma amaçlı faydasına dair çalışmaların da önümüzdeki dönemde fayda göstermesini bekliyoruz. Ancak şu anda henüz buna ilişkin bir kanıtımız yok.
Sonuç olarak, hedef olarak hala birinci önceliğimiz sigaranın bırakılması. Ek olarak, akciğer kanseri taraması için önerilen, sigara içen kişilerin 55 yaşından sonra akciğer tomografisi ile taranması şeklinde olan yaklaşım, henüz aday kişilerin yüzde birinden azında gerçekleşmekte, onun için bu taramaların artması akciğer kanserinin erken tanısında bize bir imkân sağlayacaktır kanaatindeyiz. Ayrıca yeni tedavilerin uygun hastalara ulaşması da önemli bir fayda sağlayacaktır kanaatindeyiz. Araştırması süren ve likit biyopsi denilen yöntemle hastaların erken dönemde kanserinin saptanması ve tedavilerinin erken başlanmasına imkân sağlanması yaklaşımının yakın gelecekte ek bir fırsat yaratacağını düşünmekteyiz. Son olarak başka kanserlerde olduğu gibi uygun hastaların sürmekte olan çalışmalara katılmalarının da akciğer kanseri tedavisinin gelişmesinde önemli katkısı olacağını düşünüyoruz.
Prof. Dr. N. Serdar Turhal
TTOD ve Kongre Başkanı